ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Cumartesi, Mart 05, 2005

ilk gün

En zor kısım da şu başlık kısmı. Ben zaten ortaokulda da yazdığım kompozisyonlara başlık bulamazdım. neyse bugün ilk gün dedik öbürgün de bişi buluruz heralde. Dün iki buçuk saatlik uyku ile tüm günü dışarıda geçirdim. Farmakoloji rotasyonunda olduğumdan haftada 2 gün işe gidiyorum. Bu nedenle sabahları öğlene kadar uyuyup geceleri oturuyorum. Tv seyrediyorum, ders çalışıyorum. Böyle olunca (annemin deyimiyle günleri tersine çevirdim) gece erken yattığımda uyuyamıyorum ve sabah da uykulu uykulu işe gitmek zorunda kalıyorum. Ama ne rahat bir gündü. Öğleden sonra da ameliyathanede olmam lazımdı ama öyle rahat bir gündü ki soyunma odasında kanepede biraz uyumak bile nasip oldu. Çıkışta bambiye sema ile buluşmaya gittim. Oradan Bağdat caddesine geçtik. O yorgunlukla bayağı yol yürüdük ve alışveriş yaptık. Saimenin muayenehaneye gittik. Onu da alıp yemeğe gittik. Gittiğimiz yer memorialın yan tarafında güzel bir kafe. Adı galiba pinokyo idi. Kafenin yemekleri de güzeldi ama en çok tuvaletini beğendim. Hehe… saimenin liseden arkadaşı ayça geldi modaya oyun atölyesine gittik. Gişede oturan çocuk yüzünden sema ile ayça para konusunda bir türlü anlaşamadılar. Girişte bir kafe var, arka tarafı bahçe. Kış nedeniyle kapatmışlar her tarafta sobalar yanıyor. 15 dakika kadar orda oturduk ve çay içtik. Çayı gerçekten çok güzeldi. haluk bilginerin cimri isimli oyununu seyrettik. Haluk bilginer yaşlı adam rolünde olduğundan sürekli tükürerek konuşuyordu ona o kadar yakın oturuyorduk ki heran tükürükler bize de ulaşabilirdi. En önde oturduk. en önde oturmak sanatçılara çok yakın olmak, rahat rahat bacak bacak üstüne atmak ve ayaklarını sahneye dayamak için çok rahat olsa da insanın boynu açısından çok da iyi olmuyor. Anladım ki 2. sıra daha iyiymiş. Ama olsun tiyatroya sırf sanatsal bir aktivitede bulunmak için ve oyunun sonuna kadar ne zaman bitecek diye bekliyen ben bu oyunda çok eğlendim. Çok güzel bir oyundu. Oyunda bizi en çok güldüren şebnem sönmez (yedi numaradaki ev sahibi kadın) oldu. Herkese tavsiye ederim. Oyundan sonra saime bizi eve bıraktı. Eve geldiğimizde 23:30 du. Sema hemen çay koydu ve gelinim olur musunu seyretmeye başladı. Halbuki ben kurtlar vadisinin sonunu seyredecektim sonra sağolsun fethi her zamanki saatinde aradı ve diziyi bana özetledi. Otuaracam diye biraz semaya dirensem de yatmamın daha iyi olcağına kanaat getirip uyumaya gittim. Hem yorgunluk hem artan öksürüğüm (29 ocaktan beri çekiyorum) (telefonda annemle konuşurken anlamasın diye kendimi tutuyorum ve öksürmüyorum) hem de iki gündür devam eden sol yan ağrım sebebiyle hemen uyuyabildiğimi de söyleyemeyeceğim. Sabah annemin telefonu ile 11 de uyandım. Uyuyorum diye konuşmadan kapattı ama ben daha uyuyamadım. Kalkıp dışarı çıktım. Hava öyle güzelki; güneş parlıyor ve çok soğuk değil. Annemi aradım baktım lafı bitmiyor. Eve uzak olan markete kadar yürüdüm. Alışverişimi yaptım. Çok güzel bir kahvaltı hazırladım. Sema ile kahvaltı yaptık gazetemizi okuduk. Fethiden servis haberlerini öğrendik. Bu arada evden çıkmadan Ayşegül aradı. Çarşamba kızlar ona gidiyorlarmış beni de çağırdı. Çapaya gitmem gerekiyordu ama anlaşılan bir kez daha asmam gerekecek. Kadıköye gidecektik ama otobüsler hep dolu geliyordu. Üsküdara kız kulesine gitmeye karar verdik. Bugün sanki cumartesi gibiydi. Biz işte değiliz, hava güzel ve her yer insan kaynıyor. Sema ile ben rotasyondayız da bu millete ne oluyor. Bu kadar milletin işi gücü yok mu? Güya handanla yaptığımız gibi gidip kız kulesinin karşısında basamaklara oturacaktık kahve içecektik. Ama bu güzel havada adamlar halıları çıkarmamışlar ve biz de biraz bankta oturup etrafı serettikten sonra ordan ayrıldık. Kız kulesini, denizi, güneşi görünce hemen aklıma arzu geldi. Mesaj çekecektim ama sema sen manyak mısın? ‘Kız zaten zor duruyor sen ona neler anlatacaksın, burada hava çok kötü de , mısırda şimdi hava ne güzeldir falan de’ diyerek bana kızdı. Ben de mesaj çekmedim. Bu arada ben bu satırları yazarken (diğer günü yani gerçek cumartesine geçtik) tv de melih kibarın deli divanesi çalıyor. Arzudan tel ime msg geldi. Yarın sina dağına çıkacakmış. Ne güzel ya. Ben de ne çok istemiştim. Ama nasip olmamıştı. Bana da İnşallah dua edecek. Hz Musa çıplak ayakla çıkmış dedim ama öyle çıkamazmış. Neyse kızkulesinden sonra kadıköyde önce boncukçulara gittik. Hiç bir şey almayacağım diyordum. Dünyanın parasını harcadım. Sonra benettona. Ayşenurun istediği bere takımı dün de bulamamıştım bugün de yok. Bulamazsam kıyamet kopacak. Sonra ahşapçıya gittik. Ordan da bişeyler aldık bugün hobi için harcadığım para tam 90 milyon. Allah sana akıl fikir versin zekiye başka ne diyeyim. Eve gelince çay koyup yukardan esrayı çağırdım.esra haftaya cumartesi sözleniyor. Yengem geçende geldi. Cumartesi kadınlar yukarda, erkekler aşağıda oturur dedi. Düşündüm taşındım hatta hastanede arkadaşlarımdan akıl aldım, olamayacağına karar verdim. Esrayı çağırmamın nedeni bu. Önce onun için boyamaya başladığım tepsiyi gösterdim sonra onların evinde amcamdan sonra en çok onu sevdiğimi söyledim (İnşallah bunu yengeme söylemez) sonra da erkekleri evimde istemediğimi söyledim. Kadınlar bana gelecekler, ne yapayım o kadarına katlanırım artık. Akşam annem aradı berat ve hidayet izmire pilav gününe gittiklerinden ev yalnız kalmasın diye gelemiyorlar. Zaten benim de bu ara nöbetlerim vardı. Bu arada oturma odamda her köşede başka bir ahşap boyalı duruyor. Ah zekiye ah ders çalışman lazım. Ahşapları doğuda da boyarsın. Nasıl olsa orada yapacak birşey bulamayacaksın. Bu kadar yazmak yeter. Zaten gün bitti. Gidip biraz da ayşenur için aldığım boncukları dizeyim. Bu arada bu sayfadan henüz samsundakilerin ve hastanedekilerin haberi yok. Nasıl olduysa söylemeden durabildim. Bakalım ne kadar dayanacağım.haberleri olmasa daha iyi olur. Çünkü artık günlüğüm yerine tüm sevinçlerimi (ki ben genelde günlüğüme sevinçlerimi değil öfkelerimi, kıskançlık krizlerimi, sıkıntılarımı, acılarımı ve önemli olayları (görüştüklerimi falan heheheh) yazarım) ve geri kalan duygularımı buraya yazacağım. (acılarım dahil değil) semaya da söylemedim. Ama ona söylemeye ne gerek var. Zaten her şeyi onunla birlikte yapıyoruz. Hafif dalsam,yada içimden gülümsesem hemen sorar ne oldu diye. Bu zamana kadar o kadar kapalıymışım ki. Her şeyi günlüğe yazardım ve onu birileri okuyacak diye ödüm kopardı. Ama şimdi en çok da sema sayesinde daha açığım. Her şeyimi anlatabiliyorum. Hissettiklerimi saklamıyorum, anlatıyorum,ağlıyorum,sızlıyorum. Paylaşmak ne güzel.

2 Comments:

At 5/3/05 11:02, Blogger hbg said...

sonunda! gozumuz yollarda kaldi...

bi daha bana uzun yaziyorsun tarzi bir sikayette bulunursan burnunu isiririm, haberin olsun!

 
At 5/3/05 12:04, Anonymous Adsız said...

zekiye hanım, su yu geçtin yani. sana bu site yeterli olurmu acaba... speedy gonzales hızına zor yetişir herhalde kendine dikkat et. sevgiler ayşegül

 

Yorum Gönder

<< Home