ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Çarşamba, Ağustos 24, 2005

Bangkok'ta 3.gün

Bangkokta tarafik çok sıkışık oluyor. Trafik ışıklarında kırmızı bir yandımı tam 12 dakika bekliyorsunuz. Bu standart, her yerde aynı. İnsanlar beklemeye alışmış, hiç kornaya basan yok. Yalnız taksiye binice otabandan gidelim mi diye soruyorlar. Şehir içinde otoban var ve ücreti 40 baht.
Otelden çıkmadan resepsiyondaki kıza gideceğimiz yerleri haritada işaretletip taksiye atlıyorduk. Kapıdaki görevli sizin için taksi çağırıyor. Nereye gideceğinizi soruyor, şoföre anlatıyor. Hizmette sınır yok yani.
Önce yılan çiftliğine gittik (pasteur institute (snake farm)). gitmeden önce her yerden yılan çıkan, insanların boyunlarında yılan gezdirdikleri bir yer düşünüyordum. Hiç tahmin ettiğim gibi çıkmadı. Bir kere bildiğimiz çiftlikle alakası yok. Taksi bizi şehirde bir yerde bıraktı. Kızılay gibi bir yerin önünde. Oranın içinden geçiliyormuş. Aşı üretim yerleri vs var. Hastane gibi bir yer. Önümüzde 2 turist gidiyordu ve önlerine gelene yolu soruyorlardı. Onları takip ettik. Önce bizi bir salona aldılar ve bize yılanlarla ilgili bir slayt gösterisi sundular. Acayip sıkıcı idi. Konuşmaları zaten anlaşılmayan Taylandlıların bir de sesi metalik çıkınca hiç anlaşılmıyor. Sonuna kadar zorla oturduk. bittiğinde bissürü turistle birlikte açık havada anfi gibi bir yere geldik. Yılanları tek tek getirip şov yaptılar. Kızlar daha çok olmak üzere turistler didip yılanlarla sarmaş dolaş olup resim çekindiler. Bizden kimse çekinmedi. Berat zaten biraz tırsaktır. Bizim evde en cesaretli kişi benim. Ben bile resim çektirmiyorsam, o hiç çektirmez. Sema da isemedi. Alparslan zaten yoktu. Taylandlı eski kız arkadaşı ile buluşmaya city banka gitti, kız orda müdürmüş. Yılan çiftliğinden sonra taksiye atladık. Adama haritada river city yi gösterdik. River city bir alışveriş merkezi, onun önünden bota binilip büyük tapınak wat aruna gidiliyor va kanal turu yapıyorsunuz. Adam İngilizce bilmiyor ve haritada gideceğimzi yeri defalarca gösterdiğimiz halde, berat sürekli what what deyince adam da bizi alıp bir tapınağın önüne götürdü. Wat tapınak demek. Zorla adama meramımızı anlattık ve adam bizi botların kalktığı yere götürdü. 1 kişi için 500 baht istediler. Pazarlık yapmaya kalkıştık ama umursamadılar bile. Bayağı vakit geçmesine rağmen bizim yaşlı taksici bizi beklemiş. Tekrar ona bindik ve karadan wat aruna gitmek istediğimizi söyledik. Adam bizi alıp bir sonraki sokağa götürdü. Adamla bot için pazarlık ettik ve 3 kişi için 600 bahta anlaştık. Adam ataksinin bagaj kapağını açtı ve içine atladı, yol boyunca sağa dön, sola dön diye dışardan bağırarak direktiflr verdi. Biz bu durumla bayağı eğlendik. 2 sokak sonra hiç turistin olmadığı Taylandlıların bize garip garip baktığı bir yerden bota bindik. Yalnız burada öğrendik ki kanal boyunca yılan çiftliği varmış. Botla oraya da gidiliyor. Bizim gittiğimiz çiftliğe gitmemize hiç gerek yokmuş. Adam bizi wat aruna bıraktı. Wat arunun önünde botun kıyıya yanaşma parasını da bizden alılar. Adam bize 20 dakika verdi. Hızlı hızlı gezip resim çekindik. Gerçekten güzel bir tapınak. En büyük stupalar (mezar taşları) burada. Dönüşte nerede inmek istediğimiz sordu ve biz de river city dedik. River city de kendime duty freeden hint işi yatak örtüsü aldım, çeyizime. Mutfak önlüğü ve mutfakta kullanmak için eldivenler aldım. Fiyatları çok uygundu.
Alparslan da geldi ve hep beraber siyam merkeze gittik. her zamanki gibi pizza hutta vegie lovers isimli vejeteryan pizzadan yedik.
Benim kemik tozu yemek takımı aramam asıl bugündü. Önce alp in eski kız arkadaşının tavsiyesi ile Narai Phand a gittik. gaysorna çok yakın. Burada bayağı gezindik. Sonra ben rehbere telefon açtım. MBK center a gitmemizi söyledi. Bir gaflette bulunup alp in sözünü dinledik ve skywalkta yürüdük. Mesafe çok fazla. MBK ya gelene kadar yorgunluktan ölmüştük. İnsanlar İngilizce bilmedikleri için bizi farklı yönlere yönlendirdiler ve 3. katla 6. kat arasında mekik dokuduk. Sonunda da bulamadık. Benim surat beş karış oldu. 1 saat sonra çocukların ellerinden ve ayaklarından geleni yaptıklarını, yapacak başkaşa bişey olamdığına kanaat getirip normale döndüm. Dışarı çıktığımızda hava kararmıştı ve yağmur yağıyordu. Trafik felç olmuş vaziyette. Ortalıkta boş taksi yok ve bissürü önümüzde taksi bekleyen insan. Sonunda karşıya geçtik ve zar zor bir taksi bulduk. Sema ve berat yolda bayağı uyudular. Otele varmamız bayağı vakit aldı. O kadar uykum olmasına rağmen, adamı pek gözüm tutmadığı için ve bilmediğim yabancı bissürü yoldan geçtiğimiz için uyumadım.
Bizim tempomuza tabiiki erkekler çok fazla dayanamadı. Berat gelmeyeceğini söyledi. Alp zaten MBK dan sonra tekrar kızla buluşmaya gitti. Sema ile taksiye atlayıp gece pazarına gittik (suan-lum night bazaar) burası alışveriş için harika bir yer. Patpong yanında bit kadar kalıyor. O kadar geniş bir alan ki gez gez bitmiyor. Yanımızda çok az para olmasına rağmen yine de bissürü alışveriş yaptık. giden olursa benim tavsiyem tahta salata kaseleri ve tabakları yüzen çarşıdan almaları. Çünkü en ucuz orda. Hem kırmızı olna kaslerden biz bir tek orda gördük. Kadın fazla indirmiyor diye almadık, ama sonra çok pişman olduk. Çünkü başka hiçbir yerde yok. Zaten her şeyi 200 bahta aldık. Fix fiyatmış gibi. O kadar pazarlığa rağmen sonradan anladık ki, normal fiyatına alıyoruz, ucuza falan aldığımız yok. Hasır çanta çeşitleri de en fazla yüzen çarşıda. Taylan peği meşhur. Almak isterseniz jim thompson dan alınabilir. Fazla pahalı bir mağaza. Bissürü de şubesi var. Ben ipek falan almadım. Tam gece pazarından ayrılıyorduk ki, porselen çay takımı da gördük. (arayan olursa yol kenarında havuza yakın bir yerde) aa ben çay takımımı istanbuldan aldığım için almadım.
12 de otele döndük. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı sonrası pataya ya otobüsle hareket ettik.
Otelden hatıra olarak bişeyler alanlardansanız. Burada almamanızı öneriyorum. Zira bizim grupta bir bayan (emin olun ben değilim) saç kurutma makinesinin kadife kılıfını beğenip almış. Milletin içinde parasını istediler (ben de tai-ingilizce olan incili almıştım ama Allahtan geri bırakmışım).
Bangkok- pataya arası otobüsle 2 saat sürüyor. Otele gitmeden önce bizi mücevher fabrikasına götürdüler (world gems collection co ltd). taylandda yakut ve safir ucuzmuş. Ablama inci kolye (tatlı su incisi) kendime de okyanus incisi kolye ve küpe aldım. Aslında benim inci kolyem vardı. Zamanında (ben orta 2 de iken ) babam bu bölgeye gelmişti ve bize mercan kolye, anneme de inci kolye almıştı. Ben tıp fakültesini kazanınca annem kolyesini bana vermişti. Galiba o tatlı su incisi idi. Geçen ıyl takma yerini bozmuştum ve 1 yıldır kullanamıyordum. (şimdi o ne olacak? Ümmühanın yok diye ona mı vermem gerek? Ama annemden hatıra. Ama onun yok. Almasa mıydım? O zaman bunları hiç düşünmezdim.) berat da ablama ve ümmühana birer inci küpe aldı. Bir sonraki gün alp le tekrar bu fabrikaya gitmek zorunda kaldık.çünkü berat kaşla göz arasında ona annesi ve kız kardeşleri için saçma sapan kristal boncuklarla karışık dizilmiş inci kolyeler aldırmış. Çcocuğu zorla ikna ettik ve ertesi gün beraber gidip değiştirdik. Bu gidiş benim için pahalıya maloldu. Yine boş çıkmadım. Minicik bişey aldım. Doğru mu yaptım diye günlerce kafamda soru işareti ile dolaştım ama yapacak bişey yok. Pişman olmak da yok. İlk gittiğimiz gün fabrikada bize ikram edilen içecekleri içiyorduk. Beratla yalnızdık. Bir türk adam geldi. Neber gençler deyip bizimle biraz ayaküstü sohbet etti. Yeni evlisiniz herhalde dedi. Güldük. Ben abla olduğumu söyleyince adam berata kusura bakma ama ablan daha genç gösteriyor dedi. Bu durumda, berat da en ufağımız hidayetten daha genç göründüğüne göre bizim ailede en genç gözüken ablam (72 li) sonra da benim(74)(en büyük ümmühan oluyor böylece). Berat yanımdan kalk, kısmetlerimi kaçırıyorsun dedi. Aynı olay 96 da ümmühanla ingiltereye yaz okuluna gittiklerinde de olmuş. Herkes ümmühanı kız arkadaşı zannediyormuş.

Pattayada otelin (amari orchid resort) bahçesinde palmiye ağaçları altında bir masada oturuyorum. Hava bugün biraz serin, esiyor. Çok güzel kokan çiçekleri olan ağaçtan düşen çiçekleri topladım ve yazmadan önce onları güzelce kokladım. Rüzgardan bazen kağıtlarım bazen de çiçeklerim uçuşuyor. Sanki yağacak gibi ama bir türlü yağmıyor. İnsanlar havuza girip çıkıyor. Sema yanımda biraz yattıktan sonra havuz başında masaj yaptırmaya gitti (350 baht). Geldiğinde anlata anlata bitiremedi. Acayip rahatlatıcı bişeymiş. Durup durup bacaklarımı hissetmiyorum, varolmanın dayanılmaz hafifliği bu olsa gerek deyip duruyor. Herkese tai masajını tavsiye ediyor. Hatta beyazın menejeri necip’e sadece masaj için git demiş. Berat ve Alparslan mercan adasında.
Şimdiye kadar yazdıklarım işte bu ortamda defterime yazıldı.

6 Comments:

At 24/8/05 14:00, Blogger Koyubeyaz said...

Harika!!! Gitmis kadar oldum Doktor Hanimcim. Bundan bir kac sene evvel is yaptigimiz Japon firmasinin ust duzeyinden birileri banada hediye olarak getirmisti inci bir kolye. Onlarin dedigine gore degerli birsyemis. Ama ben emitasyondur diye kaale almamis adamalarada bunu getirdiler diye cok sinir olmustum. Kimeno daha cazip geliyor bana. Takmiyordum bile. DAha sonra bir kuyumcu macerasinda incimi goren kuyumcunun gozlerinin dustugunu gorunce merak edip sormustum. 8 mm inciler ozellikle pembeye yakinsa baya yukluce imis. Eminim sende baya bir soyulmusundur :) Ama yinede gule gule kullan..

 
At 24/8/05 20:02, Blogger nerminn said...

teşekkürler koyubeyaz.pembe olmasının önemli olduğunu bilmiyordum. ablamınkisi pembe. annemin bana verdiği de pembe. ama benim aldığım beyaz. ama benim onun beyazlığı çok hoşuma gidiyor. mm sini de valla hiç bakmadım. şimdi gidip baktım. kolyem 7.5-8 mm, küpelerim 10 mm imiş.
TSH hakkıknda yazdıklarımı okudun mu? T4 ve T^e baktırdın mı? doktora gittin mi? ne oldu?

 
At 25/8/05 10:28, Blogger Koyubeyaz said...

Atesim cikti evdeyim su an. Atesim dusmedigi icin gidip baktiramiyorum. Cuma sabahi yada Cumartesi istiyorum ama su ates bir dusse. Birde T4 ve T3 yuksek yada alcak cikarsa ne olucak onu bilmiyorum. Yada hangisi iyi yuksek cikmasimi alcak olmasimi. Offff cok takiliyorum.

 
At 25/8/05 13:31, Blogger nerminn said...

ya sen niye bu kadar aklına takıyorsun. Elhamdülillah hamilesin. bebek de iyi. neden hereşeyi kafaya takıyorsun. belki de normal çıkacak. hiç bir sorun olmayacak. biraz sabır. gönlünü ferah tut.

 
At 25/8/05 14:14, Blogger Koyubeyaz said...

Uzuluyorum. Bebege birsey olucak diye cok korkuyorum. Ozellikle sakat yada ozurlu dogacak diye aklim cikiyor. O yuzden herseyi minicik bile olsa kafama takip buyutup buyutup duruyorum. :((

 
At 26/8/05 16:11, Blogger nerminn said...

bol bol dua et. hayırlısıyla harika bir bebişin olur İnşallah. sen ne istiyorsun bilmiyorum ama içimden cici bir kız geçiyor.

 

Yorum Gönder

<< Home