ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Pazartesi, Ekim 03, 2005

gizli saklı


Şekil 1a
Yoğun bakıma hastanın ölüm raporunu yazmaya gittim. Kadın doğum servisinden geçerken adamın biri koridora sandalyeyi koymuş, yalnız başına kafasını önüne eğmiş oturuyor. Hemen önündeki kapıda hemşire odasından bir bebek sesi geliyor. Yeni bir doğuş, yeni bir hayat sesi. Adamı düşündüm, hiç keyifli değildi. Belki de karısı kanser, diğer tarafta bir hasta öldü, torunu telefonda ağladı. Hayat ne garip. Ölümler de yeni başlangıçlar da hemen yanıbaşımızda.
Pazar tüm gün uyuyunca gece her zamanki gibi 2 ye kadar uyuyamadım. Kanal 7 de hoşuma giden bir program buldum. Galiba yeni başladı. İstanbuldaki tarihi mekanları ve eski İstanbul evlerini gösterdi. Gösterdiği evlerden biri o kadar güzeldi ki hayran kaldım. Ben modern eşyalardan ve minimalizmden hiç hoşlanmıyorum. Evime sedir de koymam ama hüsnü hatlar, çeşmi bülbüller, Beykoz camları olsun istiyorum. Bakalım yerleşik düzene geçebilirsem.
Pazartesi acil ameliyathanede çalıştım. Ayağım bayağı bereketli. Acil hiç boşalmadı. Fethi gittiği yeri kurutuyor, benim ise gittiğim yer dolup taşıyor.
Çıkışta sema ile yiyecek bişeyler alıp emek sinemasının olduğu arada masaları oturup çay eşliğinde yedik. Yağmur artınca sinemaya girdik. Ersin ve dilek balkonda en son sırada otururken sema ile ben balkonda en önde oturduk. ‘Saklı’ isimli filmi seyrettik. Sanatsal filmin nasıl olduğunu görmüş oldum. Gerçekten insan seyredince normal film olmadığını anlıyor. Ara verilmedi. Oturmaktan bir hal olduk. Hastalarda dekübit yaralarının nasıl oluştuğunu anladım. Film bittiğinde sonucu anlayamadım. Semaya eeeee ne oldu şimdi dedim. Sanat filmi işte böyle bitiyor dedi. Sonra ersinle dilek açıklama getirince anladım. filmde şekil 1a da da görüldüğü gibi evdeki kütüphaneye bayıldım. yemek odasında kocaman bir kitaplık vardı. muhteşemdi. dünkü seyrettiğim programda nevzat yalçıntaşın evinde de ayrı bir oda kütüphane yapılmıştı. bunları gördükten sonra tek diyebileceğim ' ben de istiyorummmmm'. İstiklalde yürürken filmin ayrı ayrı ana fikrini çıkardık. Daha gidecek 2 film var. Sanırım biri Japon filmi imiş.
Çıkışta savoya oradan da almana gittik. aliyi yoğun bakımdan çıkardık. Sema nöbete kaldı. Ali taksi ile beni beşiktaşa bıraktı. Eve gelene kadar harap ve bitap düştüm. Çünkü her iki tarafın trafiği de felç durumdaydı.
Amcalar evde yok. Herhalde yukardadırlar. Şimdi biraz ders çalışacağım. Evde birileri ile yaşamak zor bişey. Ramazanı nasıl geçireceğim bilmiyorum ama onlar da zor durumda, Kıyamıyorum. Mecburen ev bulana kadar burada kalacaklar. insan yalnız yaşamaya alıştı mı evde en yakını da olsa rahat edemiyor. geçen yaz ümmühanlar geldiğinde giderken 'bak peşimizden ağlamayacaksın tamam mı?' demişti de ağlamak ne kelime onları yolcu ettikten sonra eve çıktığımda bir zil takıp oynamadığım kalmıştı. bunu da ilerleyen zamanda kendisine ilettim. bakalım tayin olduğumda yine evime aynı muhabbeti besleyecek miyim?

2 Comments:

At 4/10/05 11:31, Blogger Koyubeyaz said...

Doktor Hanimcim sen gitme buralardaaannnn.... Birde o programi bende seyrettim bayildim hatta altunizadede kopru baglantisinin oldugu yerdeki evide gosterdi ben o eve bayilirim ayrica.

 
At 5/10/05 21:43, Blogger nerminn said...

koyubeyaz ben de gitmek istemiyorum. dediğin evi ben de çok beğeniyorum. ilerki programlarda içini gösterebilirlermiş.

 

Yorum Gönder

<< Home