ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Çarşamba, Ekim 05, 2005

ramazan geldi, hoşgeldi

Dün ne biçim bir gündü. Sabah daha üsküdarda motora doğru yürürken yonca aradı. Nöbetten çıkmış. Ama önemli olan bu değilmiş. çocuğu hastaymış. Eve gidebilirmiymiş. İş yerinde evli barklı ve özellikle de çocuklu olan kadınlara sinir oluyorum. Her zaman çocuklarını bahane ederek kaytarmaya çalışıyorlar. Okuyan evli barklı insanlar bana kızabilir ama ben yoncayı biliyorum. Kendinden ziyade kocası eve ve çocuğa bakar. 5-6 yaşındaki çocuğun hastalığından ne olacak. Dün hastaydı da bugün hemen iyi mi oldu? Hep biz çalışalım, onlar kaytarsın. Evliler kocaları varya biz anlamayız onların durumunu. Zaten bekar olunca dayanıklısın, her işi tek başına halledebilirsin. Evli hanımlar mızmız, sorunlu. Dün o kadar çok yorulunca, bu düşüncelerimi söylemeden edemedim. Bu arada tabii çocuklar hastalanabilir ama çocuğun hasta olduğundan da şüpheliyim, sinirim o yüzden. Turgut zavallı çocuk nöbetten çıkmış. İkimizin de feleği döndü. Kahvaltıyı 10:30 da ayaküstü yaptım. Öğle yemeğine de koştur koştur çıktım. Kızlar yediğimi görünce, sen bişey yememişsin ki dediler. Akşam nöbete gittim. Uyuyamadım. Gece sectioya girdim. Saati kurdum ve sahurumu ışıkları bile yakmadan hızlı bişekilde yaptım. Sabah geç kalkıp hastaneye döndüm. Bu seferde esra hanımın kızı hastalanmış. O gelmedi. Öğle tatilinde sema ile aynı kanepeye yatıp acil ameliyathanede uyuduk. Öğleden sonra dünkü ameliyat olan kötü hasta tekrar ameliyata geldi. Fethi’ye bırakıp sema ile çıktık. yine sinemaya gittik. yay isimli filme. Sema çok beğendi. Ben aynı tiyatro seyrederken hissettiklerimi hissettim. Bir an önce bitse de gitsek. Daha önce de bahsetmiştim. Tiyatroya zevk aldığım için değil, sadece sanatsal bir aktivitede bulunmak için gidiyorum. Gittiğimde de dikkatimi bir müddet sonra veremiyorum. Bitse de gitsek diye bekliyorum. Bu film de öyleydi. Kız güzeldi. Gözleri benimki gibi çekik. Tabii o uzak doğulu, onun için gayet normal. Sürekli gülümsüyordu. Sema kıza bayıldı. Film denizde bir teknede geçiyor. Adamın biri 6 yaşında bir kız bulmuş ve ona 10 yıl bakmış. 17 yaşına gelince kızla evlenecekmiş. Takvimde düğün gününü işaretlemiş, her gün eksilen gün için çarpı koyuyor. Yani evlenmek için gün sayıyor. Bu arada adam 60 ının belki de 70 inin üstünde. Adam küçük teknesi ile gidip para ile balık tutmak isteyen adamları tekneye getiriyor. Adamlar teknede balık tutuyorlar ve her gelen kızı taciz etmeye kalkışıyor. Adam çok iyi yay kullanıyor. Kızı öyle koruyor. Kız balıkçılarla gelen bir çocuğa aşık oluyor. Böyle devam ediyor işte. Filmin yönetmeni kim ki-duk film için ‘Benim asıl anlatmak istediğim, bu yayı tutan yaşlı adamın hikâyesi. Yaşlanmanın, giderek güçten düşmenin nasıl bir duygu olduğunu aktarmak istedim. Bir teknede yaşayan yaşlı adamla genç kızın hikâyesinin 'sonsuza dek mutlu yaşadılar' şeklinde sona ermesini istemedim. Öte yanda aşkın ve mutluluğun sadece fiziksel olmadığını, ruhani bir yanının da bulunduğunu anlatmak istedim. Filmde bu yüzden mistik bir yan var."
Adamın mistik bir yan var dediği; kız son anda gitmekten vazgeçip adamla evleniyor ve adam denize atlayıp intihar ediyor. Sonra mistik yan başlıyor. Kız ruhla cinsel ilişkiye giriyor. Sonra kız çocukla giderken büyük tekne de kendiliğinden yavaş yavaş batıyor. Yaaaa işte böyle bir film.
Filmden sonra istiklalde vakit geçirdik ve sonra da Ağa lokantasında yemek yedik. Fiyatlar çok pahalı değil. Yemekler fena değil. Ama porsiyonlar pek büyük değil. Arkadaşlarla toplu halde iftara oraya gitmeyi planlıyoruz. Haftaya Salı günü galiba. İftardan sonra savoydan güllaç alıp hastaneye fethinin yanına gittik. güllaçı özlemişim. Savoydaki de harika oluyor. Biraz sohbetten sonra eve geldim. Amcamlar evde yok. Galiba karşıdalar.

2 Comments:

At 8/10/05 23:45, Blogger :..: said...

yay'ın hikayesini sevmedim yaw. o neymiş öyle.

 
At 9/10/05 13:22, Blogger nerminn said...

deniz kızı dediğin gibi prensip meselesi,
la panse ben de sevmedim.

 

Yorum Gönder

<< Home