ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Perşembe, Kasım 24, 2005

bridget jones, babannem....

Tv de bridget jones’un günlüğünü seyrettim. Sonlarına doğru sema aradı. Kulağımda kulaklık, elimde samsunda duygu ve düşüncelerimi yazdığım kağıtlar gözüm tv de bridget ve marc darcy de. Daha önce de dediğim gibi ben bu adamı çok beğeniyorum. Tabii tiplemelerini. Biraz kasıntı ama altında biraz güç gösterdiği duygusallığı ile hoşuma gidiyor. Bunları yazıyorum ama bir taraftan da handanın (onda kaldığımız gece konuşup, kahkahalarla güldüğümüz konuyu buraya yazacağımı söyleyince) (babasının) necat amcanın da sayfamı okuduğunu söylemesi aklıma geliyor ve zekiye sen ne yapıyorsun diyorum. Evdeki son gecemde diğer filmi vardı, aşk her yerde. Burada yazmış mıydım? Seyrederken dişlerim sürekli gözükecek şekilde sırıtarak seyrettim. Telefon faturam geldi. Yine 80 küsür milyon. Uzun zamandır 80 in altına inmiyor. eveeeeeeet burdaki yazılanlar 25. 11.2005 saat 08:15'te silindi.
Deniz kızı için;
Dursun Gürlek’in ‘Maziye Bir Bakıver’ isimli katabından:
‘‘Eski İstanbul evleri genellikle ahşaptı. Bunların büyük bir bölümünün ön cephesinde ‘Ya Hafız’ yazısı veya levhası göze çarpıyordu. Dua mahiyetinde olan ve ‘allah korusun’ anlamına gelen bu söz, ahşap evlerin ayrı bir özelliğini ve güzelliğini teşkil ediyordu. Bugün bile bazı örneklerine rastladığımız bu eski zaman evleri ve bir nazar bocuğu gibi, alınlarını süsleyen ‘Ya Hafız’ levhaları Osmanlı zarafetinin inceliğini yansıtıyordu. Lalelideki ‘Tayyare apartmanları’nın cephesinde halen görülen iki ‘Ya Hafız’ yazısı, bakanların gözlerini okşamaya bugün de devam ediyor.
Hem devlet adamlığıyla, hem de zarif fıkralarıyla büyük bir şöhret kazanan Keçecizade Fuat Paşa, istanbulu ziyaret eden Avrupalı bir meslekdaşına şehri gezdirir. Her tarafta bol miktarda görülen bu ‘Ya Hafız’ yazıları, yabancı diplomatın da dikkatini çeker, ne anlama geldiğini öğrenmek ister. Fuat paşa da şu cevabı verir: ‘Ekselans! Bunlar Osmanlı sigorta şirketinin amblemleridir!...’’

Samsunda son günümde sabah uyandığımda önce telefonuma gece gelen mesajı fark ettim sonra da annemin birisi ile konuştuğunu duydum. Biraz kulak kabartınca babaannem olduğunu anladım. Babaannem alzhemer hastası. Beni tanımadı. Elini öptüm ve Recep'in kızıyım dedim. Annem istanbuldan geldiğimi söyledi. Önceden istanbuldan geldiğimi söyleyince bizim murat ne yapıyor? neden annesini ziyarete gelmiyor? Derdi. Bu sefer ‘bizden istanbulda kim vardı?’ diye sordu. Murat deyince sorular birbirini takip etti. ‘Kaç çocuğu var? Karısı kimlerden? Neden gelmiyor? Beni soruyor mu?’ 10-15 dakika aralarla bu sorular tekrarlandı, tabii cevaplarda. Arada ‘Allah'ım her şeyin hayırlısını ver’ diyerek dua ediyordu. ‘ hey gidi murat hey! Ne zorluklarla büyüttüm onu. Hiç beni arzulamaz ki, anam vardı demez’ deyip durdu. Rahmetli dedemin de sık sık buna benzer şeyler söylediğini duymuştum.halbuki 9 tane çocukları var ve dedem rahmetli ölmeden önce tam 3 ay boyunca gündüz halam, akşam babam dedem baktılar ve geceleri de amcam onun odasında yatardı ve diğer amcalarım da sık sık ziyaretine gelirlerdi. Ama onlar kendilerinden tek ayrı olan çocukları murat için üzülüp dururlardı. Kendilerini baksın diye yetilştirmişler ama amcam onlara bakmamış. Zavallı amcam istanbulda karısı, çocukları ve karısının sülalesi dışında kimsesi olmadan isteğini dile getiremeden yaşayıp gidiyor. Amcam 1.5 yıl önce felç geçirdi ve sağ tarafı tutmuyor. Gerçi zor da olsa yürüyebiliyor ama konuşamıyor.
Önündeki telefon rehberini karıştırdığı için önüne eskilerden 2 dergi koyduk (elle ve gelin). Bakıp bakıp ne biçim insanlar bunlar, terbiyesizler deyip bir kenara bıraktı ve 2-3 dakika sonra tekrar eline aldı. Sonunda akşama doğru çok yoruldu diye annem dergileri önünden kaldırdı. Akşam babam geldi. Hamsi almış, mangalda annemle beraber pişirdiler. Halamı ve kızını da çağırdılar. Yemekten sonra halam ‘ hadi anne artık evimize gidelim, evimiz çok yakın, hemen karşıda’ deyince ‘akşama kadar ortalarda yoktun, kadın bana akşama kadar baktı, yedirdi içirdi. Ben buradan gidemem, bu akşam burada yatacağım’ diye tutturdu. Halam kaç kere götürmeyi denediyse de başarılı olamadı. Akşam çok geç olmadan benim yatağa yattı. Geceyi oturma odasında geçirmek zorunda kaldım. Gece uyumakta güçlük çektim. Uyuduğum uyku da kaliteli değildi.
Anlatmışken yolculuğu da anlatayım; sabah babam bahçeden limon toplamaya gitti ve uzun müddet dönmeyince kolileri yerleştirme işi anneme düştü. Biraz gecikmeli olarak hepsini öperek yola çıktm. Bu sefer havaalanına birisinin götürmesine gerek kalmadı. Berat arabayı bıraktı ve ben ablamı da alarak hidayetin yanına organize sanayi bölgesine gittim. Buradan sonrasında arabayı o kullandı. Beratı sabah öpmemiştim sonra görürürüm diye. Ama dışarı çıkmadığı için onu öpemedim. Bu arada ablamın eşyaları ve benimkiler bir araya gelince arabanın bagajı değil, koltukları bile doldu. Gecikmeli olarak havaalanına vardık. Tayyip Erdoğan, putin ve berlusconi o gün değil de ertesi gün samsuna geleceği için Allaha şükrettik. Uçakta Muhammed cam kenarına oturdu ve tuvalete gideceğim diye tutturmadı.
Gelelim bugüne sabah kahvaltılık hazırladım ve o yüzden de gönülü biraz beklettim. Hastanede normal ameliyathanede çalıştım. Tabii aşağıda çalışınca kimse görmüyor. Orada çalışmayı özlemişim. Annemle konuştuk, sınava gir diyor. Öğle tatilinde hemen servise inip mailime baktım. Denizkızının yolladığı falımı okudum. Yazılar garip çıkmış o yüzden biraz zor okuduk, güzeldi.
Şimdi cengiz abinin odasında sema gelene kadar bunları yazıyorum. O günlüğümden hoşlanmıyor. Bir yandan da çayımı içiyorum. Birazdan seminer var. Hocayı dinleyeceğiz yada arkalarda uyuyacağız.
21:50. kurtlar vadisini seyrediyorum. koronerden çağırdılar, acil çıktım. resüsitasyon değilmiş. yoğun bakım ihtiyacı olan bir hasta. yerim yok, özele gönder dedim. dizinin bu bölümü güzel. aklımda hep yukarda yazdıklarım. sınırı biraz aştım mı acaba diyorum. acaba duygu ve düşüncelerimi silsem mi? her zamanki gibi ya arkadaşlar okuyunca ne düşünür? ya tanıdık biri okursa? her zaman düşündüğümüz kendimizden ziyade başkaları değil mi?

2 Comments:

At 25/11/05 10:05, Blogger Koyubeyaz said...

Bu acabalar bazen insani cok kasiyor... Bende bazen yaziyi bitirip gonderdigim anda acaba fazlami oldum ya o kisi eskaza bulurda okursa ne yaparim diye dusunuyorum. Sonradan sakinlestiriyorum kendimi. Bu blog benim ve ben sadece kendim icin yaziyorum bunlari diyorum bundan kime ne. Ben sadece hayatimda olanlari yaziyorum olanlari es gececek halim yok ya. Takma kafana nasil rahat hissediyorsan oyle davranmaya devam et Doktor Hanimcim. Birde eger sana yuk olmayacaksam anestezi doktor arkadasin vs varsa epiduralin bir kiside tutmama/etki etmeme durumu yada riski yuzde kactir bilgilendirebilirsen sevinirim... Opuldun...

 
At 25/11/05 12:00, Blogger nerminn said...

yüzde diye bişey yok. doktorunun eli önemli. tecrübeli olması lazım, eli iyi olması lazım. bunlar iyi olduğu halde bazen tutmadığı da oluyor ama. tutarsa da çok nefis oluyor ama.

 

Yorum Gönder

<< Home