ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Cuma, Kasım 11, 2005

Gece yine geç yattım. Trt 1 de güzel bir film vardı. Sabah erkenden kalktım. Berat benim yüzümden bugün işe geç gitti. Aslında geç kalmasına gerek yokmuş, çünkü babam da bizimle aynı saatte evden çıktı. Ailecek yapılan kahvaltıdan sonra beratla yola çıktık. Yol boyunca sohbet ettik. Beni çiftliğin başında indirdi. Sabah sabah cilt bakımına gittim. Uzun zamandır gitmemiştim. Siyah noktalar yüzünden canım bayağı acıdı. Ama sessiz sakin uzanmak ve tepemde birisinin benimle ilgilenmesi çok keyifliydi. Yüzümde maske ile beklerken ablam aradı, onunla sabah görüşmemizi yaptık. Ordan çıktığımda burnumun üstü ve yanaklarımın bir kısmı kıpkırmızıydı. Gün boyunca da çok da normale dönmedi. Ordan çıkınca bişeyler yedim ve beratın dişçisine gittim. Normalde kendi dişçime veysel beye giderdim ama ne zaman ona gitsem ‘sen nasıl doktorsun, dişlerini nasıl fırçalıyorsun?’ diyerek bana fırça atıyor. Ben de gidip beratın dişçisini göreyim dedim. Pek şeker bir kız. İnce,uzun, renkli gözlü ve pek kibar. Hem de yapma bebek gibi değil gayet doğal ve içten. En önemlisi de eli de hafifti. Sohbet ettik. Beratla birbirimize çok benzediğimizi ve benim de berat gibi güler yüzlü olduğumu söyledi. Dişlerim iyi durumdaymış ama pazartesi de gelmen gerekiyor dedi. Ordan çıkıp kuaföre gittim. Kimse yoktu. Koltukta oturmuş işimin bitmesini beklerken stv deki yeşil elmayı seyrettim. Osman aradı (ümmühanın eşi). Saat 3 te tapu kadastroda olmam gerekiyormuş. Eteklerim tutuştu, daha doğrusu kızların etekleri tutuştu. Zar zor çıktım, bütün işimi hallederek. Gazi caddesinde saat 3 te otobüse bindim. Tapudaki işleri osman halletti. Ümmühanla imza atmadan vedat bey ‘son kez söylüyorum, bizim evin altında oturan gürültüye hazırlıklı olsun’ dedi. Ben de ‘önemli değil, ben alışığım amcamın altında oturuyorum, 6 çocuğu var’ dedim. Neyse imzamızı attık. Artık ümmühan ve benim de evimiz var. Tapuda işimiz bitince babamın yanına gittim. Elini öptüm, tekrar teşekkür ettim. Sonra da benden başka iki yolcu daha alarak eve doğru yola çıktık. Yolda samsunun teleferiğini ilk defa işler durumda gördüm. Sanırım henüz test aşamasında. Diğer yolcuları evlerine bıraktık ve biz de evimize geldik. Geldiğimizde bizi tony ve polat karşıladı. Tony birkaç yıl önce sütçünün kocası tarafından vuruldu ve ameliyat edilmesine rağmen sakat kaldı. Aslında komşunun köpeği ama artık hep bizim kapıda. Taze ekmeği çok seviyormuş, babam her akşam ona da taze ekmek verdiği için babamın dibinden ayrılmıyor. Polat ise bu sene gelmiş, önceki gelmemde yoktu. Onun mamasını ise berat veriyor. Adını da sanırım ibrahim abim koymuş. Bu erkekler ne garip, bir dizi ünlü oluyor, adamın adını köpeğe dahi koyuyorlar. Babam normalde hayvanları pek seven birisi değil ama kendini emekliye ayırdığından beri kendini kapımızdaki kedi ve köpeklere adamış.
Annem balkonda mangal yakmış, babamın aldığı balıkları pişirdi. Salatayı yapmak da bana düştü. Salatayı yaparken de bir (bakımlı) tırnaklarıma bir marullara bakıp durdum. Yemekten sonra saime ile 1 saat kadar konuştuk. Oturma odasına gelip babamın koltuğuna yattım. Aslında uyumaya niyetliydim ama önce yabancı damat başladı sonra da berat geldi. Hemen bilgisayarın üstüne atladım.
Görüldüğü üzere bayağı hareketli bir gündü.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home