ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Cumartesi, Mayıs 07, 2005

kız kulesi,fethi paşa korusu

sabah güya geç kalkacaktım. semadan her zamanki gibi sadece yarım saat önce kalkıp kahvaltıyı hazırlarım diye düşünüyordum. ama cep tel i kapatmadığım için arayan arayana. önce yengem aradı. amcam evde yalnızmış, kendisi kermese gitmiş. bir ara kalktığında macana gidip bakar mısın? dedi. neyse ben bir türlü kalkamadım ve bu sefer de kapı çaldı. yengem gelmiş. (30 dk içinde) çarşambaya plan yapma, hep beraber esraya gidelim diyor. tamam dedim. yattım, tekrar telefon. ablam hala uyuyor musun? konuşalım mı, kapatayım mı? diyor. kapattık ama uyuyamadım. kalkıp markete gittim. kahvaltılık, simit, ekmek ve gazete aldım. çayı demlerken ayşegülü aradım. yeni mi kalktın? biz emirle öğle yemeğini yedik dedi. fethiyi aradım kalksın diye. kalkmış, semayı kaldırma bırak uyusun diyor. kesin evden çıkası yok dedim. semayı kaldırıp kahvaltı ettik. gazetelerimizi okuduk. duyguyu aradım doğum gününü kuutladım. tubayı aradım, bebişini kutladım. bilge azizağaoğlunu aradım. ülkünün yanında samsundaymış. ayşe erçıktıyı aradım. çok sevindi. 19 mayısta mukakak gelmelerinin, tüm grubuna haber vermesini söyledim. özellikle ayline söyle muhakkak gelsin, onu çok özledim dedim. hülya demir, sebahat ve aslı evde yoklar. ben bunları yazarken sema kahvaltıyı topladı. ben hazırlarım, o da toplar. şimdi fethi arasın diye bekliyoruz. kız kulesinin karşısında oturup çay içeceğiz, sonra da ya fethi paşa korusuna ya da çamlıcaya çıkacağız. akşam gelince devamını yazarım.
Eve geldim. arzu ile messengerdan biraz sohbet ettik. trt 2 de bir film var, onu seyrediyorum.
fethi üsküdara geldiğinde aradı ve handanın nefret ettiği ama mimarının büyük gururla anlattığı deniz fenerinin altında buluştuk. bgün hava çok güzel, sadece biraz esiyor. ama deniz harika görünüyor, istanbul da öyle. insanlar balık tutuyor, yürüyen bir sürü insan. ama hafta sonu için çok fazla kalabalık değildi. kız kulesine kadar eteklerim uçuşarak yürüdük. kendimize halılarda oturmak için yer beğeniyorduk. ama fethi biraz titiz olduğu için (ona göre bu ikinci, üçüncü nedenmiş) halılara oturmak istemedi. çok rüzgar varmış, insanlar yürüyerek tepemizden geçecekmiş, sevgililer oturuyormuş, biz oraya fazla ciddi kalırmışız. erkekler e garip. biz zaten orada oturmak, yayılmak için gitmiştik. türk kahvesi içecektik. anladık ki oraya yalnız ikimiz gitmeliymişiz. handanla bir pazar orada saatler geçirmiştik. sema ile bir başka gün bana dekorasyon dergisi, ona da national geografik alarak orada oturmak üzere sözleştik. bankta oturduk. sema da bacaklarımı uzatmak istiyorum ben bankta oturmayı sevmem deyip durdu.(fethi de bacaklarını uzatarak oturmayı sevmezmiş) fethi de sürekli burası sürekli esiyor deyip durdu. ben onlar didişirken manzarayı, üsküdara yanaşan vapurları, karşıyı, istanbulu seyrettim. o kadar sessiz kaldım ki, sana ne oldu? neye kızdın bile dediler. çok güzeldi. yanımda olmanızı çok isterdim. daha üsküdara inerken sema ile karnımız kazınmaya başlamıştı. katibime gittik. karşıdan karşıya geçerken eskide kalanlardan bahsettik. üst katta tam camiyi ve yanaşan vapurları gören bir yere oturdum. handanla abd den ilk döndüğünde katibimde yediğimiz yemeği atırladım. sessizce yemeğimi yiyorum diye benimle biraz dalga geçtiler. çayımızı da içtik ve fethi paşa korusuna gittik. çok güzeldi. ağaçların yeşilleri farklı tonlarda ve havada leylak kokusu var. dışarda oturduk. self servis olması ve çaylarının berbat olması dışında herşey harikaydı. bugün tüm günü susarak, manzarayı seyrederek geçirdim. istanbul ne muhteşem bir şehir, ama çoğu insan bunun farkında bile değil.
yarın taksimde nöbetçiyim.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home