ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Cuma, Nisan 01, 2005

nöbet,nöbet,nöbet..

nisan ayı başladı ve benim de nöbetler başladı. bu ayın ortasına kadar 6 nöbet tutacağım. gözümde büyüyor, hepsini nasıl tutacağım bilmiyorum. gün aşırı hatta bir tanesi blok. gerçi son zamanlarda şansım döndü, artık nöbetlerim (Allah nazardan korusun) iyi geçiyor. ben nöbetçi iken Allah herkese şifa versin (ne zaman nöbetçi olsam ablam böyle dua eder) cumartesi nöebetten döneceğim ve esranın son eşyaları da evden çıkacak ve ben artık evimi temizleyebileceğim. bugün sema ve fethi evlerine gittiler. daha doğrusu sema bandırmaya, fethi konyaya abisine gitti. önümüzdeki hafta yalnızım. tüm haftayı nasıl geçireceğim? Allah'tan cep telefonları var. ve iyi ki aycell var. gerçi fethi ile parasız konuşmuyoruz ama olsun. sema geçen gittiğinde bana ev telefonunu vermemişti ve kaç gün cebini boşuboşuna arayıp sinirlenmiştim. ama bu sefer aldım. ya ben sıkıldım bu hastaneden artık bitirip gitmek istiyorum. böyle diyorum ama ben kendimi iyi biliyorum ayrılırken aliyeden daha beter salya sümük ağlayacağım. ben eskiye çok bağlıyım, yeniliğe de çok açık değilim. bu benim burcumun bir özelliği. annem de öyle. nöbetlerden bahsediyordum. annemin bu kadar nöbet tutmamı öğrenmemesi lazım. ama yalan da söylememem lazım. en iyisi onu gündüzleri arayıp güzel güzel konuşmak böylece beni merak edip akşama aramasını engellemek. ama ne yapayım bir türlü döner almıyoruz ve benim de maaşım yetmiyor. Allah babama uzun ömür versin. kirayı da ben ödeseydim ne yapardım acaba? daha ayın yarısı olduğunda ben tüm paramı bitiriyorum. sonra kredi kartına yükleniyorum. ayın 22 sinde tüm maaşım world karta aktarılıyor ve maaş bitiyor ve bu kısır döngü böyle devam ediyor. yani döneri alana kadar bir çıkmazdayım. bahsetmiş miydim ben şu beğendiğim eteği aldım. ama eve geldiğimde bir yerinde defo olduğunu farkettim, yarın nöbete gitmeden gidip değiştireceğim.

2 Comments:

At 2/4/05 23:39, Blogger nerminn said...

Arzucum bu günlere dizileri tam seyredemiyorum. Yani aliye ve çemberimde gül oya ve sahra ve Avrupa yakası. O saatlerde ya uyuyorum yada ne oluyor bilmiyorum. Hehe. Ama bütün çocuklarımı genelde kaçırmıyorum. En son nerde kalmıştın bilmiyorum. Deniz ailesi ile birlikte küçük kızı istemeye gelmişti. Ama aybars eve geldi ve herkesin içinde istediğin kız kız değil dedi. Yani daha önce aybarsla yatmışlar. Topallayan abisi (gördüğün gibi isimleri hatırlamıyorum) aybarsı yaraladı. Babası da aybarsa kızımla evlenmezsen seni öldürürüm dedi. Aybars dünden razı. Tam düğün töreninde deniz motorsikletle geldi ve kızı çiftlikten kaçırdı. Polis de ona yardım etti. Keje ile şu komşu kadının (ali yahyanın sevgilisi) dr abisi sevgililer. Adam kejenin komşusu oldu. Oğulun karısı doğum yaptı. Matildanın kocası da çocuk istiyor ama mati istemiyor. Araları yine nane molla. Babası kocasından boşanan kızı affetti. Bu arada o kız araba galerisinde amcasının yanında işe başladı. Amcanın ta eskiden bir sevdiği varmış hatta annesi de onunla evlenmesini istiyormuş. Kadın almış başını gitmiş, dünyayı gezmiş. Gelmiş ben sana beni bekle demedim mi diyor. Karısı o kadın olduğunu anladı adama eve gelme dedi. Annesi ertesi gün gelinle konuşmaya gitti ve ikna etti. Gelin de onu evine davet etti. Böylece hem kocası ile hem de kaynanası ile barıştı. Zaten adam karısını seviyor. A Yahya küçük kzına biraz para yolladı. Kitaplarını da yolluyor. A yahyanın sevgilisi hamile ama a yahyaya söylemiyor. Abisi kejeye söyledi. Evde çalışan kız evde tahlil kağıtlarını buldu. Kadın hasta mı diye merak edip tetkikleri çiftliğe götürdü böylece evde bütün kızlar öğrendi. Polisle zührenaz ilişkilerini babalarına açıkladılar. Evlilik teklifinde bulunduğunu ve kabul ettiğini söyledi. A. Yahya polisi yemeğe davet etti. Yemekte size anlı şanlı düğün yapacağım dedi. En kısa zamanda evlenin dedi. Zührenaz da bab senin düğünün yüzünden bizimki biraz ertelenecek dedi. Sonra reklamlar girdi. Sonra muhtemelen zührenaz kadının hamile olduğunu söyledi ve a. Yahya alık alık bakarken dizi bitti.

Çemberimde gül oyada izlediğim kadarıyla ya arzu çok ayrıntılı yazıyom ve çok vaktimi aldı. Dersim var. Diğer dizileri sonra anlatayım. Mesela pazartesi taksimde nöbetteyim. Nöbet rahat geçerse yazarım. öptüm

 
At 4/4/05 20:34, Blogger nerminn said...

Nöbette yazılan küçük bir not: uzun zamandır özelde Pazar nöbeti tutmamıştım. Neden fiyatının yüksek olduğunu şimdi bir daha anladım. Ya sabah 9 dan beri buradayım ve saat daha yeni 6 oldu. Vakit geçmek bilmiyor. Bu saate kadar tv seyrettim, yattım, yuvarlandım, uyudum, tel. görüşmelerimi yaptım, 2 öğün yemek yedim, salep içtim, polikliniğe gidip bilgisayarda bişeyler yazdım ama yine de vakit geçmek bilmedi. Halbuki bugün sevdiğim birileriyle, sevdiğim bişeyler yapsaydım yada önemli bir sınavda (KPDS,ÖYS) olsaydım, vakit su gibi akar geçerdi.
Evet bunlar nöbette yazıldı. Bu kadar can sıkıntısının ardından saat 7 de koroner yoğun bakıma çağırıldım. Kalp krizi nedeniyle yatan hasta kötüleşmiş saat 8’ e kadar hareket vardı. Masaj, çakmalar falan. Ama işe yaramadı. Hasta öldü. Odaya döndüğümde atv de will smith in güzel bir filmi vardı. Bayağı heyecanlıydı. Patates kızartmamı yerken onu seyrettim. Bir ara fethi aradı. Filmi seyrederken arada onun dediklerine cevap vermediğim için tel inde bozukluk olduğunu düşündü. Heheh. 1 saat kadar ablamla tel de konuştuk. Saat 1 de yattım ve sabah uğur hanımın tel i ile uyandım ve kalkıp hazırlandım ve taksime geldim. Sabah ortopedinin hastasını uyuturken dr murat yoncaya yada bana bakarak( o arada ona hiç bakmadığımdan ve bana söyleyeceğini düşünmediğimden üstüme hiç alınmadan, yoncaya söylüyor zannediyorum.) sen beni şikayet mi ediyorsun ? dedi. Sonra anladım ki bana söylüyor. Önce afalladım ne söylüyor bu adam diye. Sonra anladım ki duygu ufaktan eşine ayşegüldeki konuşmalarımızı anlatmış. Tabii kızlar her şeyi eşlerine söylerler. Annemden ve ablamdan biliyorum. Duygunun eşi için çok hareketli birisidir dedi. Ben de benim arkadaşım da öyle kıpır kıpırdır ve çok hareketlidir bakmayın biraz kilo aldığına, dedim. Yani sabah sabah ameliyathanede sevgili arkadaşım duygu ve eşinden konuştuk. Öğlene kadar ameliyathanede çalıştım. Arkadaşlarımın eksikliklerini hissediyorum. Öğle yemeğine çıkmak için hiç kimseyi bulamadım ve ürolojiden yeni bir asistanın yanında yemek zorunda kaldım. Halbuki arkadaşlarım olsa yemek vakitlerini bana göre ayarlarlardı ve birlikte yerdik. Saat 3 te nöbeti devralmadan koşturarak savoya gittim ve yalnız başıma tatlı yedim. Nöbet dolu bir şekilde başladı ama sakinlik istiyorum. Biraz uykum var, uyumam lazım. Yarına 2 tane tez vakası buldum. O yüzden yarın da çalışmak zorundayım. Aslında hastalardan biri uyumak ,istemiyor. Ameliyathanede uyumayacağım diye tutturursa 1 hastam kalmış olacak.
Dün aklıma bişey geldi. Arzucum kahirede beymen mağaza açmıştı. Eğer görürsen fiyatlarına bakar mısın? Burayla fiyat farkı var mı acaba? Eteklerin fiyatlarını sorarsan anlayabilirim. Düğünde geleceklerin sayısı ve kimler olacağı sürekli değişiyor. Şimdilik babam gelmiyor, ablamız eşi (şıuayip abi) gelmiyor. İlave olanlar ise kuzenlerim arife ve eşi (aynı zamanda o da kuzenim oluyor) İsmail abim geliyor ve tabii 3 tane çocukları. Tabii İsmail abim geliyorsa belki Şuayip abi de gelir. Aynı hafta sonu Ayşenur da okul arkadaşlarıyla birlikte istanbulda olacak. Topkapı sarayını gezeceklermiş ve tatilyaya gideceklermiş. Hidayet de o hafta sonu yurt dışına çıkıyormuş. Annem ülke isimlerini aklında tutamadığı için henüz nereye gittiğini öğrenemedim. Bugün ablamız doğum günü. O artık 33 yaşında. Görmese bilmese bile ben yine de buradan da doğum gününü kutluyorum. İyi ki varsın ablam! İyiki varsın ve bana destek oluyorsun. Kıymetini bu sene daha iyi anlıyorum. Dertlerimi, sıkıntılarımı paylaştığın ve bana destek olduğun için teşekkürler. Seni çok seviyorum. Sen olmasan hayat daha zor olurdu.
Evet ben bunları yazdıktan sonra bir ameliyat çıktı. 9 yaşında bir çocuğu uyuttum. Yeknisyenle diziler hakkında konuştuk. Bir İstanbul masalını bereber seyredelim diye anlaştık. Biraz gazeteye baktım. Radikalde bir haber dikkatimi çekti. Büyük şehir belediyesi ‘aradaki farkı 7,70,7 bin farkı bulun’ sloganı ile, yarışma başlatmış. Gökkafesli ve gökkafessiz İstanbul resimlerini yayınlayarak en az bir en çok 100 kelime ile iki ist. Resmi arasındaki farkı en iyi yorumlayan kişiye ödül olarak ücretsiz sanatsal etkinliklere katılma ve tarihi mekanlarda gezi imkanları sunulacakmış. Ben de gökkafesin İstanbul da fazlalık olduğunu düşünen biri olarak belki arkadaşım handan güzel bir şeyler yazar da onunla bir kez daha gurur duyarız diye düşündüm. Tabii o bu yazımdan ne zaman haberdar olur bilinmez. Ben yine de adresi vereyim. istanbulbulteni@ibb.gov.tr .Allah tan güzel bir nöbet diliyorum.

 

Yorum Gönder

<< Home