ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Cuma, Haziran 17, 2005

harbiyede konser

dün acildeydim. Sadece 2 vaka vardı. Rahat bir gündü. Saat 2 den sonra çıkan sectio yu acilde almamak için entrika çeviriyorum zannettiler galiba. Ama ben entrika falan çevirmeden vaka yukarki ameliyathanede alındı ve galiba uzman bana gıcık oldu. Ne yapalım şans. Hem entrika çevirmiş bile olsam bunu önümdekilerden öğreniyorum değil mi ama? Öğleden sonra seminer vardı. Sinir oldum sıra bana geldi diye. Ama hoca seminer sonunda bu sonuncu seminerdi değil mi dedi ve tüm arkadaşlar bana bakarak ve muzipçe gülerek evet hocam dediler. Ve ben yine yırttım. Nöbeti melihe verdim. Fethi ile savoya gittik. Sema kuaföre gitti iyice sarışın olmak için. Fethi özele gitti. Ben de giymediğim etekleri kargo ile ümmühana göndermek için istiklale çıktım. Ümmühan doğumdan sonra kilo veremedi ve benden bile daha şişman da. Bilmiyorum benim eteklerin içine sığabilecek mi. Semanın işi bitince kafe fotoğrafta her zamanki menümüzü yedik. Hastaneye gidip kıyafetlerimizi değiştirip (bu arada yeni ayakkabılarımı giydim. Sol taraftaki acayip rahatsız etti.onun yerine spor ayakkabıları giydim) harbiyeye gittik. Gişeden biletlerimizi aldık. Ömer Faruk tekbilek-ferhat göçer konseri. Çok güzeldi. Ferhat göçer yakışıklı bir adam hem de doktor. (ne doktoru bilmiyorum) hem de çok güzel bir sesi var. Bol bol arya söyledi. Sahneye ilk o çıktı. Sesini duyunca semaya, ‘bizim niye sesimiz böyle güzel değil’ dedim. Sonra ömer Faruk tekbilek çıktı. Onun da sesi çok güzel. İlginç konuşuyor (abd de yaşadığından) sabrederek 20 yılın sonunda buralara geldiğini söyledi. Sürekli şükrolsun dedi.’Birara ı love you, sizi seviyorum, anne seni seviyorum’ dedi. İlk ilahi gibi bişey söyledi. Sonra türküler. Sahneye tam 10 tane davul geldi. Konserin sonunda millet coştu. Saat 12 de bitti. Çıkışta güya harbiyeye çıkıp taksiye binecektik. Semanın yanlış yönlendirmesi ile Maçka parkına çıktık. Oraya varmadan yolun solunda kalan parkta uhlamur ağaçları vardı, muhteşem kokuyorlardı. Buraya kadar çıkmuışken taksiye binmedik, biraz daha yürüyelim dedik. Nişantaşında yürüdük. Sonra taksiyle taksim meydana geldik. Sıraselvileri kapatmışlar, orada yürüdük. Hastaneye gelince pardon taksim palasa 2 kata suitimize (ameliyathane soyunma odası) çıktık. Üstümüzü değiştirip roof ta (yemekhane) kahvaltı yaptık. gece güzelce uyuduk. Sabah kalkıp duşumuzu aldık ve savoya kahvaltıya gittik. Gökhan abi gelmiş. Onunla sohbet edeyim diye servise gittim. Cengiz abi (şefimiz) bana bir sürü şey saydı. Kıdemli asistan şefin gölgesi olmalıymış, asistanların her şeyi ile benim ilgilenmem gerekiyormuş…… bir ara kaçmaya teşebbüs ettim ama yakaladı.
Öğlende saime geldi. Kafe fotoğrafta o yemek yedi biz çay içtik. Ona kahve falı baktıracaktık ama the Marmara daki kongreye geç kalıyor diye Pazar gününe erteledik. Aliye geldi bingölden. Onunla savoya gittik ve sonra ondan ayrıldık. Dolmabahçeye gittik, saime de oraya geldi. sema ile saime bayağı eğlendiler. Bayağı oturduktan sonra fethi bizi taksime geri çıkardı. 5. kata gittik. her yer doluymuş. Taksiye atlayıp eminönüne hamdi ye gittik. acayip yedik. Sonra da herkes evine gitti. Eve geldiğimde çok yorgundum. Hiç beklemeden yattım. Bugün gözlerimizdeki kırışıklıklardan konuştuk. Fethi ye göre uykusuzmuşuz, kendimize eziyet ediyormuşuz. Uyursak geçermiş. Bu hafta sonu yeterince uyudum ama aynanın karşısına geçip de hiç bakmadım hala yeterince kırışık mıyım yoksa biraz gitmiş mi.

2 Comments:

At 20/6/05 01:39, Blogger nerminn said...

bugün sanki biraz daha kırıştım gibi geliyor, yorgunluktan mı bilmiyorum. hastalardan biri kötü, kanayıp duruyor, yatamıyorum. gün boyunca da uyumadım. gözlerimin özellikle de soldakinin altında bir gariplik hissediyorum. gündüz baktım önceden göz altımda tek çizgi varken şimdi 2 çizgi var. yaşlanmak ne zor.

 
At 20/6/05 20:15, Blogger nerminn said...

merak etme, ben de kilo aldıkça sana yaklaşamasam da yere sağlam basacağım

 

Yorum Gönder

<< Home