ben bir küçük cezveyim

köşe bucak gezmeyim

Pazartesi, Temmuz 18, 2005

Sabah erkenden kalktım. Uğur hanım gelmediği için bir türlü hastaneden çıkamadım. Arabası bozulmuş, onun için geç kalmış. Taksiye atladım semayı aradım çıktığımı söylemek için. Ve sema vatanda nöbetçi olduğunda yaptığımız gibi onu aradım dışarı çıksın da hastaneye beraber gidelim diye. Hastanenin önüne geldik, bekle bekle sema çıkmıyor. Aradım, sen nerdesin dedim. Savoyda dedi. Aklım başıma geldi, almanda nöbetçiydi. Dün kaç kere konuştuk halbuki. Taksiciden özür diledim. Sonra fethi aradı, onu da sabah aramam gerekiyordu. Onu da unutmuşum. İkisi de Leyla dediler, bu sefer haklılar da.
Kahvaltıyı sema ile savoyda yaptık. öğlende yemeğe yalnız çıkmak zorunda kaldım, hiç zevkli değildi. Aslında yalnız değildim, diğer arkadaşlar vardı ama bana zevkli gelmedi. Zaten yemek de güzel değildi. Bizim hastanede yemek yemenin en güzel yanı, terası. Yazları açık havada, uçuşan güvercinler eşliğinde, sultanahmet, topkapı sarayı, yeni camii, galata kulesi ve köprüsü ve denizde süzülen vapurları izleyerek yemeğimizi yiyoruz. Yemek yemesen bile bu manzara için yemekhaneye çıkılır. Bir de çoğu hastanede yerin dibinde ve bol yemek kokusu altında yemek yenildiği düşünülünce ne kadar şanslı olduğumuzu daha çok anlıyorum. Zaten bu hastaneden gidince en çok özleyeceğim şeylerden biri bu olacak.
Balkona çaya çıktığımızda kızlara ablamların kızılcahamamda yaptığı ve yediği irmik tatlısını anlatınca sema bana garip garip baktı. Ne oldu dedim. Ben olsam helvayı yapmışlar, yemişler derdim. Sen ne kadar ayrıntılı anlatıyorsun, kitap yazsana dedi. Güldüm. Bu kadar ayrıntılı anlatma yatılı okuldan kalma bir alışkanlık. Kızlarla tatil dönüşü öyle bir konuşurduk ki, birbirimizi bazen dinlemez, hep bir ağızdan konuşurduk. Bazen de handanla öyle konuşurduk ki, daldan dala atlayarak ve nerdeyse 1-2 saat sonra sanki hiç ara vermemişiz gibi tekrar aynı konu hakkında konuşmaya başlardık. Kızlar garip garip bakarlardı, bunlar ne konuşuyor diye. Erkek kardeşlerim de kızarlar, film anlatmaya başlayınca tüm ayrıntısı ile anlatırım, sanki izlemiş gibi olursun. Yeter artık anlatma derler. Böyle diyorum ama bu günlere bir arkadaşım çok tatsız-tuzsuz olduğumu söylüyor. Aslında haklı da. Çünkü onun yanında konuşacak bişey bulamıyorum. Bana tatsız-tuzsuz derken tabii buna inanarak söylemiyor, çünkü kaç yıldır beni tanıyor. Normalde öyle olmadığımı biliyor.
Helva meselesine gelince bayağı güldüm. Ablam ben de kızılcahamama gidiyorum diye yanında irmik götürmüş, güya bana helva yapacak. Gece yarısı canları helva istemiş, şerbetini kaynatmışlar, aramışlar, taramışlar, irmik yok. Meğer unutmuş. Ayşenuru markete yollamışlar, Allahtan market açıkmış ve irmik de varmış. Helvayı yapmışlar. Katibimdeki gibi içine dondurma gömmeye karar vermişler. Ama normal dondurma olmadığı için magnum kullanmışlar. O gece magnum+irmik helvasını yiyince hepsinin tüm gece boyunca karnı ağrımış. Size komik gelmeyebilir ama bana komik geldi, bir de ablam anlatınca daha da komik geldi. Anlatmadan edemedim.
İş çıkışı arnavutköye gittik. hava çok güzeldi, hafif de esiyordu. Yemek yedik ve sonra çay içilen kısımda bissürü yaşlı teyze vardı. Bir tanesi bizi kendi masasına çağırdı. Beni hesaba çekti. Nerden geldin? Ne iş yapıyorsun? hastanede çalıştığımı duyunca ne iş yapıyorsun? Hemşire mi? Memur mu? Dedi. (yaşlı bir kadına Doktor diyecek kadar salak mıyım?) memurum dedim. Sonra yaşlı teyzelerin yer kapma kavgalarına daha fazla dayanamayıp kalktık. Amcamı ziyarete yukarı çıktım. Eve gelince handanı aradım. Cumartesi İnşallah bu engel olmazsa ayşegüle gideceğiz. Şimdi biraz tezime bakayım. Bu arada tekrar yazmaya başladım.

3 Comments:

At 18/7/05 22:53, Anonymous Adsız said...

Bütün bu bitmek tükenmek bilmeyen ayrintilarinla o kadar hossun ki! En cok hosuma giden de yasli kadina doktorum der miyim? kismi... Kardesim de anneanneme gider gitmez eger evde arkadaslari varsa kollarini sivamaya basliyorlar tansiyonlari ölcülsün diye. Esimin cocukluktan beri en iyi arkadasi Thomas dahiliyeci, o gelince diger misafirler siraya giriyor soru sormak icin, yani Almanya'da da durum pek farkli degil! Misafir dedim de Zekiyeecigim, haftaya misafirlerim var, kalabalik bir grup, simdi de yemek sitelerine ugrayip bir kac tarif bakacagim.. (Arkadaslarim bilimsel makalerle o sempozyum senin bu sempozyum benim dolasirken sadece ne pisirecegim diye düsünmek bazen beni üzüyor. Yilda bir iki kere karnima bir agri saplandigi oluyor. Ama cabuk geciyor :)Cok tuhaf ama aksamlari oturup senin yazdiklarini okumak garip bir heyecan, macera duygusu filan veriyor. Is hayati filan.. Itiraf ediyorum, en cok alisveris kismini seviyorum, nolur benim icin de söyle bir iki malzeme elle.. )Kizlarim uyuyor ve esim de kagitlarin arasinda kayboldu. Büyük kizim kindergarten'da sinifinin en kücügü (4 yasinda, günde üc saatligine kindergarten'a gitmek zorunda), arkadaslari ona "baby" diyorlar ve cok üzülüyor. Bugün hem kücük kizimi gözden kaybetmemeye calisip hem büyügüne ayakkabi giydirirken Marcel ona yine baby dedi, o da "evet ama annem cok büyük 31 yasinda" demez mi? (Süperr) Marcel de "ooo cok yasli" dedi gözümün icine baka baka... (halbuki kendi annesi su icinde 40 var, bu Almanlar 35'e gelince e artik cocuk yapalim bari diyorlar)Eee bu da bizimkinin hosuna gitmedi "ama disleri gercek" dedi. Eve dönerken yol boyu sinirliydi, mami belki de o cool degil dedi, en büyük hakareti bu simdilik... Kücügü de ablasinin her dedigini tekrarliyor. Gelecek ay Türkiye'ye gidiyoruz, simdiden bavullarini hazirladilar bile... Bak yine sana dert yanarken cok yer kapladim..Neyse, iyi aksamlar Zekiyeecigim, islerinde kolayliklar, saglikli günler...

 
At 19/7/05 10:47, Blogger Koyubeyaz said...

Doktor Hanimcim bende arada bir soru sorarsam yok ben memurum deme oldumu :)

 
At 19/7/05 13:21, Blogger nerminn said...

jujbe mesajların beni acayip mutlu ediyor. yarın büyük bir ihtimal nişantaşına gideceğiz. her şeye dokunurken seni de düşüneceğim. ben genelde herşeye dokunurum. bir kaç günüdür yorum yazmıyordun. merak etmiştim neden yazmıyorsun diye. arzunun dediği gibi kızına bayılıyorum. yemek sitesi portakal ağacına bakabilirsin. hatice acayip maharetli bir kız. jujube sen yine uzun uzun yaznmaya devam et. bu arada jujube ne demek? arzucum İnşallah ben gitmeden görüşebiliriz. seni çok özledim. koyubeyaz sana memurum demem merak etme. bilmediğimi bişeyse gidip kadın doğumculara bile danışırım.
ameliyathaneye gitmem gerek. tez vakamı meral takip ediyor. gidip bakayım

 

Yorum Gönder

<< Home